Mutluluk şimdi mi sonra mı?

mutluluk-simdi-mi-sonra-mi

Mutluluk, mutluluk, mutluluk… Hepimizin peşinden koşmaktan vazgeçemediği kavram değil mi? Kendi kendimize kaldığımızda mutluluğun peşindeyiz, arkadaşlarımızla vakit geçirirken mutluluğun peşindeyiz, ailemizleyken mutluluğun peşindeyiz, en sevdiklerimizleyken mutluluğun peşindeyiz, mecburi bir aktivite içindeyken zaten hep mutluluğun peşindeyiz. Peki biz neredeyiz bunu fark ediyor muyuz hiç.

Pozitif Psikoloji açısından baktığımızda ise mutluluğa, bize mutluluğu kovalarken anı kaçırdığımızı söylüyor. Hiç bunu düşünmüş müydünüz? Nasıl yani diyenler için hayatımızı yaşarken hep bir sonraki adıma bakıyoruz değil mi peki yaptığımız işi, yaşadığımız anı hissedebiliyor muyuz? Çoğumuzun cevabı bu noktada hayır olacak. Çünkü bizler yani bu yüzyılda yetişmiş nesiller olarak şu anımızı hiçbir zaman görmüyoruz. Sanki yaşarken yok sayıyoruz her anımızı. Oysaki yaptığımız bir işi başkası yok saysa, biri biz görüp selam vermeden geçse ben buradayım, ben yaptım, ben, ben, beeen diye bağırırız tüm gücümüzle. Peki kendi kendimize bunu niye hiç bağırmıyoruz. Başkasına gücümüzü kanıtlama ihtiyacı duyarken, bu yaşamın başrol oyuncusuna ilk olarak her şeyi kanıtlamamız fark ettirmemiz gerekmez mi?

Pozitif psikoloji, insanların güçlü yönlerine ve olumlu duygularına odaklanmayı teşvik eder. Şiirlerde de geçtiği gibi “Ömür dediğin üç gündür; dün geldi geçti, yarın meçhuldür. O halde ömür dediğin; bir gündür, o da bugündür.” Geçmişe, geleceğe odaklanmadan anı hissetmemiz gerektiği vurgusu çok değerli. Yoksa yaşadığımız an dün için gelecek beklentisiyle baktığımız bir zaman olacak umut beslediğimiz gün olarak elimizden kayıp gidecek. Gün geçtikten sonra da onun pişmanlığı her zaman üzerimizde yük olmasına engel olmalıyız. Anı hissetmeye başlamak Arslan (2024)’ın Mutluluk eserinde bahsettiği gibi anı hissetmeye çalışmak geçmişin baskısından ve keşkelerinin acı çektirmesine engel olarak katkı sağladığı gibi onu tecrübe olarak algılamamızı ve hayatımızı yönlendirmemizde de etkilidir. Aynı şekilde geleceğin belirsizliğiyle savaşmak yerine hayata umutla bakmamız için bir adım olmalı bize.

 

 

 

Anı Yaşamak için Fark Etmeliyiz !

 

Anı nasıl yaşayacağız geçmişin yükü omuzlarımızdayken geleceğin belirsizliği aklımızı kurcalarken anımızı hissetmek kolay mı diyorsunuz. Farkındalığı genellikle anın içinde kalmak ve o anı yargılamadan kabul etmek olarak tanımlanırız. Farkındalık, bizi geçmiş ve gelecek düşüncelerinin ötesine geçmeye yönlendirir. Anı, olduğu gibi kabul ederek stresin azalmasına, zihnin daha sakin olmasına ve duygusal dengeyi sağlamamıza destek olur. Çabalama aşaması işleri biraz daha zorlaştırıp andan kopmamıza sebep oluyor gibi. Peki çabalamak yerine ilk olarak “Fark etmek”le başlasak bu değişime. Bu biraz daha anda kalmayı çekici hale getirebilir bize. Farkındalık insanların daha az stresli, daha az endişeli ve daha mutlu olmaları için ön koşulu oluşturmaktadır. Farkında olarak, sadece anın tadını çıkarmakla kalmaz, aynı zamanda kendimizi ve çevremizi daha derinlemesine anlamamızı sağlar. Bu anlayış, duygusal dengeyi artırarak, kişinin hayatının anlamını hissetmeye başlamasını sağlar.

Fark etmek dediğimizde aslında ayrı bir aktivite yapmamıza bile gerek kalmayacak. Hayatta kalmamızı sağlayan otomatikleşmiş hareketlerimiz bile hissetmeye çalıştığımızda anı hissetmeye başladığımızı fark edeceğiz. İlk olarak nefesimize odaklanarak, zihninizi şimdiki ana bağlayacağız. Bunu yapmak günün geri kalanında daha sakin ve huzurlu hissetmenize yardımcı olabilir. İkinci olarak ise artık bir yerlere yetişmek için koşmaya ara vermeliyiz. Bu koşuşturmacalar içinde her birimiz kayboluyoruz. Bunun yerine yaptığımız işe tam anlamıyla odaklanıp onu hissetmeye çalışmak zihinsel olarak da bizi rahatlatacaktır. Şükretmek de gelecekten umudumuz olduğunu geçmişteki olumsuzlukları da tecrübeye çevirdiğimizin göstergesi olur bizim için. Pozitif psikoloji zerine yapılan çalışmalar da şunu aktarıyor. Doğada bireysel olarak zaman geçirmek, doğayı hissetmeye çalışmak zihinsel ve fiziksel olarak anda kalmamızı sağlayan bir faktör oluşturuyor.

Farkında olmak, yalnızca anı yaşamakla kalmaz, aynı zamanda daha tatmin edici ve anlamlı bir yaşam sürmenin kapılarını aralar bize. Pozitif psikolojinin, mutluluğun sadece dışsal etkenlere dayanmayan bir içsel süreç olduğunu vurgulayan yaklaşımı, bizi kendi iç dünyamızla barış yapmaya ve yaşamımızı daha dikkatli ve anlamlı bir şekilde yönlendirmeye teşvik eder. Bu yazıda tartıştığımız gibi, mutlu olmak için basit ama etkili yollar bulunmaktadır: Farkındalık ve içsel dengeyi sağlamak.

Hayatın karmaşası içinde, her anı gözlemleyerek ve onun tadını çıkararak, mutluluğu daha kolay elde edebiliriz. İçsel farkındalık, dış dünyadan bağımsız olarak bizlere mutluluğu getirebilecek en güçlü araçlardan biridir. Hayatımızdaki her anı daha fazla fark ettiğimizde, yalnızca küçük zevklerin tadını çıkarmakla kalmaz, aynı zamanda büyük resmi de daha iyi görebiliriz. İşte bu anların içinde, mutluluğun temelleri atılır. Yazımın başında da bahsettiğim gibi unutmayalım ki, mutluluk ulaşılması gereken bir hedef değil, bir yolculuktur. Bu yolculukta mutluluğu keşfetmek için bir başlangıçtır bunula beraber farkındalığı rehber edinmek, hem şimdi hem de gelecekte daha huzurlu ve anlam dolu bir yaşam sürmemizi sağlar. 

Dikkat - Online danışmanlık hizmeti, herkese uygun bir hizmet değildir.
İntihar veya kendine zarar vermek gibi düşüncelere sahipseniz, sitedeki hizmetler size uygun olmayabilir.
Bu durumdaysanız aşağıdaki yardım numaraları ile iletişime geçmenizi tavsiye ederiz.

Acil Yardım Hattı: 112, Polis İmdat Hattı: 155, Aile İçi Yardım Hattı: 183, Uyuşturucu İle Mücadele Yardım Hattı: 191