Günümüzün "Salgın Hastalığı" Kaygı

gunumuzun-salgin-hastaligi-kaygi

GÜNÜMÜZÜN “SALGIN HASTALIĞI” KAYGI

Kaygı, günlük hayatın neredeyse her noktasında karşılaştığımız bir duygudur. Çevrenizdeki insanlardan sürekli olarak “Benim panik atağım var, ben çok stresli bir hayata sahibim, sinir hastası oldum” gibi sözler duyarsınız. Hatta birçok insan bu konuda kendine tanı koyar, “Bende anksiyete bozukluğu var”. Öyle ki bazen tüm insanlığı bu kadar gergin görmek sizi çok bunaltıyor olabilir.

Peki bahsedilen şey gerçekten kaygı mıdır? Kaygılı olup olmadığımızı nasıl anlayabiliriz?

İnsanın sahip olduğu her duygu; üzüntü ve korku gibi olumsuz duygular da dahil, insan yaşamını daha işlevsel hale getirmek için kullanılır. Duygular bizi hayata karşı hazırlar, düşüncelerimizin temelini oluşturur ve bizi tehlikelere hazır hale getirir. Örneğin karşınıza tehlikeli bir hayvan çıktığında korku duygusunu hissetmezseniz, o hayvana kolaylıkla yem olabilirsiniz. Kaygı da belirli düzeyde olduğunda bizi motive eder, adrenalin hormonunu yüksek tutarak performans gerektiren işlerdeki başarımızı arttırır. Fakat kaygı, olması gerekenden yüksek bir seviyeye çıktığı zaman bedende ve zihinde bazı sorunlar ortaya çıkmaya başlar.

Kaygı veya anksiyete olarak adlandırdığımız bu duygu, 21. yüzyılda artık bulaşıcı bir hastalık olarak kabul ediliyor. Nasıl grip bir arada bulunduğumuz insanlardan bize bulaşıyorsa, kaygı da etrafımızda olan veya dolaylı yoldan haberdar olduğumuz insanlardan bize geçebiliyor. Dolayısıyla salgın hastalıklardan korunmak için aldığımız tedbirler gibi bizi kaygıdan koruyacak bazı aktivitelere de ihtiyaç duyarız.

Kaygı aslında çoğu zaman belirsiz durumlara karşı geliştirilen, henüz gerçekleşmemiş ve gelecekte gerçekleşeceği düşünülen durumlar üzerinden oluşturulan senaryolarla ilgilidir.

Dr Schaub’un da dediği gibi, “Eğer insanların kaygılarının çok az bir kısmı gerçek olsaydı, dünya uzun zaman önce var olmayı sonlandırırdı”. Bu sözden anlayacağımız üzere, aslında sahip olduğumuz kaygıların birçoğu hayal ürünüdür ve gerçekleşmesi imkansız durumlardır. Fakat kaygı anında, bu şekilde mantıklı düşünmekte zorlanırız ve kendimizi en kötüsüne mahkum hissederiz.

Çoğu kaygı durumunun altında iki temel korku vardır; kontrolü kaybetme ve gücü yitirme korkusu. İnsanlarda bulunan sağlık, itibar, saygınlık, iş, para, güvenlik ve sevgi kaybetme korkusu aslında bu iki unsura bağlıdır.

Bir düşünün, sizi neler kaygılandırır? Gece başınızı yatağa koyduğunuzda düşünüp rahatsız olduğunuz konular nelerdir?


Peki, anlıyoruz ki her insanın hayatında bir miktarda kaygı bulunması normaldir. O zaman kaygının gerçekten bir bozukluğa dönüştüğünü nasıl anlayabiliriz?

· Aşırı yoğunluk: Bazı durumlara özel hissedilen kaygı olması gerekenden çok daha yoğundur.

·Süreklilik: Kaygı saatler veya günler boyu sürebilir.

·Müdahale: Kaygı kişinin günlük yaşam aktivitelerine müdahale edecek davranışlara yol açar (toplantılardan kaçmak, asansöre binmemek gibi).

·Ani kaygı veya panik: Hiçbir sebep yokken aniden ortaya çıkan kaygı atakları bozukluğun belirtisidir.

·Genelleştirme: Başlarda yalnızca özel bir durum için duyulan kaygı zamanla tüm hayata genelleştirilebilir.

·Felaketli düşünce: Kişi daima olabilecek en olumsuz şeyleri düşünme eğilimindedir.

·Kaçınma: Kişi kaygı bulunduran her türlü durumdan kaçma eğilimi gösterir.

·Güvenlik kaybı: Kaygılı kişiler diğer kişilere göre dünyaya ve insanlara daha az güvenirler, kendilerini daha çok tehlikeye yakın hissederler.

Eğer bu maddelerden birkaç tanesi sizde varsa, kaygı bozukluğuna doğru yol alıyor olabilirsiniz. Unutmayın ki kaygı bozukluğuna dair tanı, yalnızca psikiyatri hekimleri tarafından konulabilir. Burada amaçladığımız şey, eğer kaygı ile ilgili sorularınız varsa bunları cevaplamaya yardımcı olmaktır.

Diyelim ki bu maddelerden birkaçını kendinizde tespit ettiniz, ve bunlardan kurtulmak için alternatif çözüm yolları arıyorsunuz. Kendi hayatımda da uyguladığım ve olumlu sonuç aldığım bazı kaygı giderici etkinlikleri maddeler halinde sizinle paylaşacağım.

Günlerinizi dolu dolu geçirmek adına önceki günden veya haftadan planlama yapın.

Planlama yapmak ve elinizden geldiğinde bu plana uyarak gününüzü geçirmek, hem işlerinizi tamamlamanıza yardımcı olacak hem de kendiniz üzerindeki denetiminizi arttıracaktır.

Fiziksel aktiviteyi hayatınızın vazgeçilmez bir köşesine koyun.

Spor yapmak ve form kazanmak herkesin hedefleri arasında olsa da çoğumuz ilk adımı atmakta zorlanırız. Bu konuda bir spor dalında ilerlemek veya spor salonuna yazılmak oldukça faydalı olacaktır. Düzenli olarak spor ve fiziksel aktivite kaygı düzeyini dengelemede çok iyi bir yardımcıdır. Vücutta biriken stres ve gerginlik kasların hareket etmesi yoluyla azaltılabilir.

Beslenme düzeninizi “gerçekten” gözden geçirin.

Şeker, kafein, fastfood ve paketli gıdalar insan bedenini daha gergin ve stresli bir duruma getirmektedir. Hepsinden bir anda kurtulmak mümkün olmasa da yapabildiğiniz kadarıyla bu ürünleri hayatınızdan uzaklaştırın.

Sanal hayattan gerçek hayata geçiş yapın.

Sosyal medya ve internet ortamı, insanları kitlesel bir kaygı ve depresyona sürüklemektedir. Her gün okuduğumuz cinayet haberleri, savaşlar, hırsızlıklar ve şiddet içeren olaylar bizi hayata karşı daha tetikte ve güvensiz insanlar haline getirmektedir. Sürekli olarak bu haberlere maruz kalmak yerine size gerçekten faydası olacak konulara yönelin.

Yapmaktan gerçekten keyif alacağınız bir hobi edinin.

Bu hobi çocukluk hayaliniz olan piyano çalmak da olabilir, en yakın arkadaşınızda görüp beğendiğiniz hırkayı örmek de. Şunu biliyoruz ki hobiye sahip olanlar rahatlamak ve kafasını boşaltmak için başladıkları bu işlerde genellikle çok güzel sonuçlar elde ediyorlar.

Duygularını ve endişelerinizi paylaşmaktan çekinmeyin.

Sizi gerçekten anlayacağını düşündüğünüz bir arkadaşınız veya aile üyesiyle kaygılarınız ve korkularınız üzerine konuşmak sizi büyük ölçüde rahatlatacaktır. “Ama aklımdan geçenleri kimseyle paylaşmak istemiyorum” diyorsanız günlük yazmanın da duyguları paylaşmanın bir yolu olduğunu hatırlayın.


Eğer bu maddeler kaygınızı hafifletmeye yardımcı olmuyorsa, mutlaka bir uzmandan destek alın. Sorularınız ve konuyla ilgili daha detaylı bilgi için ücretsiz görüşme talep edebilirsiniz.

 

Uzman Psikolog Sena Kılınçarslan

Dikkat - Online danışmanlık hizmeti, herkese uygun bir hizmet değildir.
İntihar veya kendine zarar vermek gibi düşüncelere sahipseniz, sitedeki hizmetler size uygun olmayabilir.
Bu durumdaysanız aşağıdaki yardım numaraları ile iletişime geçmenizi tavsiye ederiz.

Acil Yardım Hattı: 112, Polis İmdat Hattı: 155, Aile İçi Yardım Hattı: 183, Uyuşturucu İle Mücadele Yardım Hattı: 191