Öfke İle İlgili Yanlış Bilinenler

Burak

Psikolog

Deniz Sadi

05 Ocak 2025

ofke-ile-ilgili-yanlis-bilinenler

Öfke kelimesi aklımıza geldiğinde, genellikle çoğumuzda olumsuz bir imaj canlanır. Genelde öfke, olumsuz ve istenmeyen bir duygu olarak değerlendirilse de, aslında hepimizde bulunan doğal ve kontrol edilemeyen bir duygusal tepkidir. Burada bahsedilen kontrol edilemeyen ifadesi öfke duygusunun ortaya çıkışı ile ilgilidir. Öfke hissetmek ve öfkeli şekilde davranışsal bir tepki vermek benzer durumlar değildir.

 

Hepimiz öfke hissedebiliriz; ancak bazı insanlar bu duygularını daha iyi kontrol edebilirken, bazıları için öfkeyi yönetmek zorlayıcı olabilir. Öfke patlaması, bireyin öfkesini kendisine ya da çevresindekilere zarar verecek şekilde dışa vurmasıdır. Bu durumda, öfke yaşayan kişi başta kendisi olmak üzere etrafındaki canlılar ve cansız varlıklara zarar verebilir.

 

Bu nedenle, öfke patlamalarını kontrol altında tutmak ve duygularımızı sağlıklı bir biçimde ifade etmek son derece önemlidir. Eğer siz de zaman zaman öfke patlamaları yaşıyor ve bu durumu yönetmekte zorlanıyorsanız, ruhsal destek almak için bizimle iletişime geçebilirsiniz.


Öfke Nedir?


Öfke, hepimizin içinde var olan ve yaşamın ilk anlarından itibaren sergilediğimiz temel bir duygusal tepki olarak karşımıza çıkar. Yeni doğan bir bebeğin, dış dünyaya alışmaya çalışırken ortaya koyduğu tepkiler de öfke ile nitelenebilir.


Ayrıca, bir çalışanın patronuna karşı içinde biriktirdiği öfke de benzer bir duygu durumunu ifade eder. Öfke, aslında doğal ve sağlıklı bir duygudur; kişinin dış tehditlerden ve tehlikelerden korunmasına yardımcı olan bir mekanizmadır.


Öfke duygusu açığa çıktığında, kişinin bedeni fiziksel bir enerji üretir ve bu enerji, tehlikeli durumlarda hayatta kalma güdüsünü destekler. Önceden de belirttiğimiz gibi, öfke, kişinin gerektiğinde kullanabileceği faydalı bir duygudur.


Ancak öfke, kontrol altında tutulmadığında tehlikeli hale gelebilir. Kontrolü kaybedildiğinde, birey kendisine zarar verebilecek durumlar yaşayabilir; işte buna öfke patlaması denir. Bu noktada, öfke patlaması yönetilmesi gereken bir tepki halini alır. Ancak, duyguları bastırmak bu kontrolü sağlamak için doğru bir yöntem değildir. Zira öfke bastırıldıkça, bireydeki olumsuz duygular artacak ve kişinin genel ruh hali olumsuz etkilenecektir.


Öfkenin bastırılmasından ziyade, onu tanımak ve kabul etmek oldukça önemlidir. Duygu inkar edilmemeli, aksine kabul edilmelidir. İnkar, yalnızca zihnimizde öfke patlamalarına yol açabilecek düşünceleri örtmenin bir yolu olur. Fakat bu baskı, bu düşüncelerin kaybolmasını ya da yeniden değerlendirilmesini sağlamaz.


Bu nedenle, öfke öncelikle kabul edilmeli ve tanınmalıdır. Ardından, öfke patlaması yaşamadan doğru bir şekilde ifade edilmesi gereklidir. Ayrıca, öfkenin bir sorun çözme aracı olmadığı da bilinmelidir.


Bazı bireyler, öfke patlaması yaşayarak bir sorunu çözebileceklerini düşünür, ancak bu düşünce çoğunlukla daha fazla öfkeyi tetikler. Öfke ile ilgili sıkça yanlış bilinen birçok inanç bulunmaktadır. Yazımızın devamında, bu yanılgıları daha detaylı inceleyeceğiz.


1-)Öfke Patlaması İstenmeyen Bir Durumdur


Öfke patlamalarının istenen bir durum olmadığını söylemek gerekir. Yıllar boyunca sağlıklı bir öfke dışavurumu olarak değerlendirilen bu tür tepkilerin aslında yanlış bir yaklaşım olduğu ortaya çıkmıştır. Gerçek şu ki, öfkenin patlak vermesi, duyguların sağlıklı bir şekilde ifade edilmediğinin bir göstergesidir.


Geçmişte, öfkenin dışavurumunu olumlu bir tepki olarak değerlendiren görüşler hakimken, öfke sorunları yaşayan insanlara çığlık atma, bağırma ya da yastıklara vurma tavsiyeleri verilirdi. Ancak son araştırmalar, bu tür yöntemlerin sadece geçici bir rahatlama sağlamakla kalmayıp, bireyin daha sonra tekrar öfke patlamaları yaşamasına zemin hazırladığını göstermektedir. Özetle, öfke patlaması, öfkeyi yanlış bir biçimde ifade etme öğrenimine dönüşmektedir.


Bu durumu daha iyi kavrayabilmek için bir örnek üzerinden düşünelim. 17 yaşında sıklıkla öfke patlaması yaşayan bir genç, öfkelendiğinde kendisine zarar vermesinden korkan ailesi tarafından bir kum torbası alındığında durumun değişmediğini görecektir. Kum torbasına vurduğu her an, öfkesini daha da artıran genç, aslında onu tetikleyen düşüncelerini sorgulamak yerine yalnızca öfkesini farklı bir biçimde ifade etmektedir. Yani, yöntem değişse de öfke aynı kalmaktadır.


Öfke patlamalarıyla başa çıkma amacıyla bu tür yöntemlerin kullanılması, sorunu daha da karmaşık hale getirebilir. Kum torbasına vurma alışkanlığını edinen genç, ileride bir tartışma sırasında bu davranışını başka bir bireye yönlendirebilir. Örneğin, bir tartışma esnasında kardeşine karşı da saldırgan davranışlar sergileyebilir. Öfkenin bir türlü boşaltılması adına bu tür dışavurumlar, ciddi sonuçlar doğurabilir. Diğer yandan, duyguları içe atmak da sağlıklı bir alternatif değildir.


Doğru olan, öfke patlaması ve öfke kontrol sorunu yaşayan bireylerin, öfkelerini tanımaları, anlayışla karşılamaları ve sağlıklı düşüncelerle bu olumsuz davranışlarını değiştirmeleridir. Ne yazık ki, bazı toplumlarda öfke patlamaları hala istenen bir davranış olarak algılanabilmektedir. Bireysel ve toplumsal algılar bu noktada yanlıştır; öfke bir çözüm yolu değildir ve patlamalar, sorunları çözmekten ziyade daha da derinleştirebilir.


Yine 17 yaşındaki gencin örneğinde devam edelim. Okulda daha önce de sorunlar yaşadığı bir arkadaşına sahada sert bir faul yapıldığında, bunu kişisel bir saldırı olarak algılar ve aniden üzerine yürüyerek ona yumruk atar. Bu tür davranışlar, öfkenin yanlış dışavurumu ve duygusal problemlerle başa çıkma becerisinin eksikliğini açıkça ortaya koyar.

Arkadaşlar, samimi bir ilişkileri olduğu biriyle birlikte, başkasıyla yüzleşirken ona ardı ardına yumruklar atarak yaralanmasına neden oldular. Peki, 17 yaşındaki gencimiz bu durumda ne yapmalıydı? Sinirlerine hâkim olamayan genç, hemen mahalledeki arkadaşlarını toplayarak kendisine yumruk atan iki kişiyi halı sahanın çıkışında yakalamaya karar verdi.


Bu sefer daha kalabalık bir grup olarak gelen genç ve arkadaşları, bu iki kişiye ağır bir şekilde saldırdılar. Olay, adeta bir kan davası haline gelmişti. Zamanla aile büyükleri de işin içine karıştı ve iki gencin anlık öfke patlaması, birden ailelerin de birbirine saldırdığı küçük çaplı bir savaşa dönüştü.


Artık, bu durum tamamen bir güç gösterisi ve intikam alma çabasına dönüşmüştü. Şiddet olayları arttıkça her iki taraf da maddi ve manevi zararlar görmeye başladı. Öfke patlaması ve şiddet, sanki birbirinin engizitmeleri gibiydi; biri diğerini tetikliyor ve sonuçta kişiler hem fiziksel hem de ruhsal zararlar alıyordu.


Toplumda öfkenin ve şiddetin bu şekilde dışavurumu istenen bir davranış değildir çünkü bu bir çözüm yöntemi olamaz. Birisine şiddet uygulayarak onu sevmesini sağlayabilir misiniz? Şiddeti kullanarak bir şeyler elde edebilir misiniz? Diyelim ki başardınız; peki, sizden daha güçlü birisi elde ettiğiniz şeyi geri almayacak mı?


2-) Öfke Genetik midir? Değişebilir mi?


Öfke patlaması yaşayan birçok birey, bu hislerin kaynağını ailelerinde arar; ebeveynlerini ya da diğer aile üyelerini öfke duygusunun sorumlusu olarak gösterirler. Bu tür bir açıklama, aslında bir tür savunma mekanizmasıdır ve kişinin yaşadığı öfke patlamalarını sıradanlaştırmaya yönelik bir çabadır. Öfkeyi doğal bir tepki olarak görmekle birlikte, aşırı öfkeli davranışların tercih edilmiş kalıplar olduğunu göz ardı etmekteyiz. Gerçek şu ki, öfke değişebilir; kalıtsal bir özellik değildir.


Öfke patlaması yaşayan kişilerden sıkça duyduğumuz sözlerden biri, "Babam ve dedem de çok öfkeli insanlardı, ben bu şekilde olmak istemedim. " şeklindedir. Bu tür bir ifade, çoğu kişinin aklında öfkenin genetik bir miras olduğu düşüncesini doğurur. Ancak öfkenin aslında öğrenilmiş bir duygusal tepki olduğu gerçeğini göz ardı etmemek gerekir. Tıpkı öfkenin öğrenilebileceği gibi, bu duyguyu kontrol etme yeteneği de edinilebilir.


Öfke patlaması yaşandığında, birey o anda tepki vermemeyi de öğrenebilir ve yaşadığı duygusal süreci dönüştürebilir. Birinin dedesi ve babası aşırı öfkeli olabilir; ancak bu durum, onun da genetik olarak öfkeli olacağı anlamına gelmez. Bunun yerine, genel olarak öfkeyi ailenin bir davranış biçimi olarak öğrenmiş olabilir. Örneğin, babası öfkelendiğinde evdeki isteklerini rahatça elde ediyorsa, çocuk da bu davranışın etkili olduğunu düşünerek bu yöntemi benimser. Bu tür davranışların geçerli olduğu bir ortamda büyüyen çocuk, öfkesini bir strateji olarak kullanmaya başlayabilir.


# Öfke ve Saldırganlık İlişkisi


Öfke patlamaları engellenebilir; ancak bu durumun engellenemez olduğuna inanmak, öfke kontrolünü zorlaştırabilir. Öfkeli bir bireyin hemen saldırganlaşacağı düşüncesi yanılgıdır. Öfke, son derece doğal bir duygu olmasına rağmen, her zaman agresif davranışlarla sonuçlanmaz. Hepimiz zaman zaman öfkeleniriz, ancak bu hepimizin saldırganlık sergileyeceği anlamına gelmez. Öfke, kontrol edilebilen bir tepkidir.


Duyguların her zaman belirli bir davranışla sonuçlanacağına dair bir formül yoktur. Bilişsel davranışçı teoride sıkça referans verilen ABC modeli bu durumu daha iyi anlamamıza yardımcı olur. Bu modele göre, biliş sistemimizin üç temel bileşeni olan duygu, düşünce ve davranış arasındaki ilişkiyi incelemek önemlidir. Duygularımız, herhangi bir olay veya durum karşısında hissettiklerimizdir ve tamamen öznel bir deneyimdir.

Her birey, aynı olay karşısında farklı duygular deneyimleyebilir. Duygular, bir olayı veya durumu yaşarken aklımızdan geçen düşüncelerdir. Başka bir deyişle, yaşadığımız her olayla ilgili kendimize söylediklerimizdir.


Düşüncelerimiz, yaşadıklarımızı yorumlama biçimimizdir; bu yorumlar, olayla veya durumla ilgili algılarımızı ve değerlendirmelerimizi yansıtır. Tıpkı duygularımız gibi düşüncelerimiz de son derece kişiseldir. Davranışlarımız ise, aklımızdan geçen bu düşüncelere dayanan eylemlerimizdir.


Davranışlarımız aslında harekete geçiş ve eyleme dönüşme süreçleridir. Olumsuz davranışlar, genellikle olumsuz duygular ve düşüncelerle bağlantılıdır. Bu üç unsur birbirini olumlu ya da olumsuz etkiler. Peki, her tetikleyici olaya herkes aynı duyguları, düşünceleri ve davranışları mı gösterir?


Örneğin, bir olay sonucunda herkesde öfke patlaması mı meydana gelir? Aynı hisleri yaşayan ve benzer düşünceleri sahip olanlar, mutlaka aynı tepkileri mi verir? Bu durumu örnekle açıklayalım. İstanbul'da insanların en fazla öfke patlaması yaşadığı alanların başında trafik gelir.


İstanbul trafiğinde ilerlediğinizi ve ilerde bir kaza olduğunu düşünün. 1. 5 saattir yoldasınız ve bir an önce evinize dönüp rahatlamak istiyorsunuz. Trafik yavaş yavaş açılırken bir araç aniden korna çalarak önünüze kırıyor. Tehlike anı yaşarken öfke patlaması hissi içindesiniz. Bu durumda hislerinizi öfke olarak adlandırabiliriz. Öfkeliyken aklınızdan neler geçiyor? "Burada boşuna bekliyoruz", "Hakkım yendi" gibi düşünceler aklınıza gelebilir.


Bu düşünceler, trafikte yaşadığınız olaya dair kişisel yorumlarınızdır. Olayı hak yemek olarak değerlendirmişsiniz ve bu değerlendirme sonucunda aracınızı o aracın önüne kırmanız olasıdır. Aşağı indiğinizde karşı tarafa saldırabilir ve belki de durumu daha kötü bir kavgaya dönüştürebilirsiniz. Ancak her öfke duyan ya da hakkının yendiğini düşünen kişi bu şekilde davranır mı?


Öfke patlaması, kaçınılmaz bir davranış mıdır? Hayır. Bazı insanlar, o araçtan inip şiddete başvururken, diğerleri kendilerini kontrol edebilir. Bu durum, öfke patlamasının kontrol edilebilir olduğuna işaret eder.


Araçtan indiğinde karşı tarafta bıçak, silah gibi yaralamaya yol açabilecek bir şey olduğunu düşünen kişi, olaya karışmamayı tercih edebilir. Ölümden veya yaralanmaktan korkabilir. Diğer yandan, karşı tarafa zarar verebileceğini düşünerek, empati yapabilir ve bu durumu engelleyebilir. Öfke patlaması ile meydana gelebilecek maddi ya da manevi zararların değerlendirilmesi gerekir.

Dikkat - Online danışmanlık hizmeti, herkese uygun bir hizmet değildir.
İntihar veya kendine zarar vermek gibi düşüncelere sahipseniz, sitedeki hizmetler size uygun olmayabilir.
Bu durumdaysanız aşağıdaki yardım numaraları ile iletişime geçmenizi tavsiye ederiz.

Acil Yardım Hattı: 112, Polis İmdat Hattı: 155, Aile İçi Yardım Hattı: 183, Uyuşturucu İle Mücadele Yardım Hattı: 191