Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği

Aile Danışmanı-Cinsel Terapist-Koç

Sevcan Karadağ

05 Ocak 2025

Toplumumuzda kadın ve erkek arasında cinsiyet eşitliği hala büyük bir sorun. Özellikle cinsel alanda, kadınlar ve erkekler arasında belirgin bir çifte standart bulunmaktadır. Erkeklerin cinsel deneyim ve özgürlükleri toplum tarafından genellikle hoş görülürken, kadınların cinsellikleri, "namus" ve "iffet" gibi kavramlarla sıkı sıkıya bağlanır. Bu durum, kadınları cinsellikten dolayı yargılamaya ve onları belirli bir kalıba sokmaya çalışır.

Erkekler, toplumun genel bakış açısına göre hem cinsellikte deneyimli olmalı, hem de aynı zamanda partnerini ilk kez yaşamak isteyen biri olarak görmek isterler. Ancak bu iki beklenti birbirini çelişir. Erkeklerin cinsel deneyim sahibi olmaları, toplum tarafından "erkeklik" ile ilişkilendirilirken, aynı durum kadınlar için büyük bir tabu ve yargı unsuru oluşturur. Kadınların cinsellikte özgür olmaları, toplumda hala hoş karşılanmaz ve bu, onların "namus" anlayışını tehlikeye atmak olarak görülür.

Bu çifte standart, cinselliği sadece biyolojik bir ihtiyaç olmaktan çıkarıp, toplumsal bir yargı alanına dönüştürür. Erkeklerin cinsellikteki özgürlüğü, kadınların ise kısıtlanmış ve kontrol edilen bir özgürlük alanına hapsedilmesi, eşitlikten uzak bir durumu yaratır. Oysa cinsellik, bireylerin kendi tercihlerine ve isteklerine dayalı bir deneyim olmalıdır. Her bireyin cinsellik üzerindeki hakları eşittir ve bu haklar, cinsiyetlerine göre belirlenmemelidir.

Cinsellikteki eşitsizlik sadece toplumsal bir sorun değil, aynı zamanda bireylerin özgürlüklerini ve haklarını kısıtlayan ciddi bir haksızlıktır. Kadınların ve erkeklerin cinsel deneyim ve tercihleri arasındaki bu uçurum, toplumsal cinsiyet eşitliğinin önünde büyük bir engel teşkil etmektedir. Cinselliği, iki kişinin birbirine saygı ve rızasıyla yaşadığı bir alan olarak görmeli, tüm bireylerin bu alanda eşit haklara sahip olduğunu kabul etmeliyiz.