27 Eylül 2023
Ses, hayatımızın merkezinde. Gün içinde ses ile ilgili pek çok deneyim yaşıyoruz: Günümüze neşe katan, hareketli bir şarkının melodisine kulak veriyoruz, iş arkadaşımızın yaşadığı bir olayı bize anlattığı bir anda onun ağzından dökülenleri duyuyoruz ve çok daha fazlası. Şunu sormak istiyorum kendime ve sizlere, duyuyoruz ama ne kadarını dinliyoruz?
Biliyorum hepimiz çok yoğunuz, günlük hayatımızın büyük bir bölümü koşturmaca içinde geçiyor ve bu da beraberinde bitmeyen yorgunluklar getiriyor. Böyle bir düzende, çoğu zaman karşımızdakilerin bize anlattıklarını kendimizi yüzde yüz vererek dinlemekte zorlanabiliyoruz. Karşımızdakini sadece duymakla yetiniyor, onun ifade ettiklerini anlamakla pek ilgilenmiyoruz. Üstelik hepimiz bunu farklı yollarla yapıyoruz. Örneğin, bazımız seçerek dinliyor, ona anlatılanlardan yalnızca ilgisini çekenleri duyuyor; bazımız direnç gösteriyor, karşımızdaki ona ne söylerse söylesin, o hep kendi saplandığı noktalarda kalıyor. Çoğumuz ise yüzeysel dinliyoruz, derinleşmeden, görünenin ardındakini görmeyi denemeden… Kötü haber, hayatımızdaki pek çok yanlış anlamanın, beklentinin ve hayal kırıklığının sebebi bu.
Etrafımızdakilerle açık, dürüst, gerçek ilişkiler kurmak; gelişmek, büyümek, bağ kurmak ve doğru iletişim kurmak istiyorsak etkin dinleme şart – bugünlerde karşıma çıkan birçok olay, bu önermeyi destekliyor. Etkin ya da aktif dinleme, karşılıklı iletişimin kalitesini üst seviyelere çıkaran, çok önemli bir kavram. Empatik bir dinleyici olmanızı söylüyor ve temelinde şu fikir yatıyor: Karşımızdaki bize bir şey anlatıyorsa, biz de anlattıklarını anlamak ile ilgili en az onun kadar sorumluyuz. Nasıl diye sorduğunuzu duyar gibiyim, şimdi biraz bu soruya yakından bakmak istiyorum.
Aktif bir dinleyici olmak için her şeyden önce karşımızdakinin duygu ve düşüncelerini anlama çabası içinde olmalıyız, niyetimiz bu yönde olmalı. Birazdan söz edeceğim diğer tüm detaylar, bu ana çabayı destekleyecek. İlk olarak, göz teması çok önemli. Dinlemeye istekli olduğumuzun, o an tam anlamıyla orada, o kişiyle birlikte olduğumuzun bir göstergesi. Bu gösteren bir diğer unsur da, pozisyonumuz. Konuşan kişiye dönük veya ona doğru eğik durmak, açık bir pozisyonda olmak da aynı mesajı vermeye yarıyor.
Mehrabian’ın bir çalışması gösteriyor ki, yüz yüze iletişimde duygusal mesajların %55’i yüz ifadeleri, %38’i ses tonu ve ancak %7’si sözlerle veriliyor. İşte bu yüzden bir diğer önemli konu, sadece sözleri değil, sözel olmayan davranışları da anlamaya çalışmak: Karşımızdakinin ses tonunun hangi noktalarda yükselip alçaldığını gözlemlemek, böylece heyecanlandığı veya umutsuz hissettiği konuları fark etmek, jest ve mimiklerine dikkat etmek…
Aktif bir dinleyici olarak, karşımızdakini konuşmaya teşvik etmek ve desteklemekten de sorumluyuz. Bunun için Fisher, 2000 yılında yayınladığı bir makalesinde bize birtakım teknikler öneriyor: Karşımızdakini dinlediğimizi gösteren hafif baş sallamalar (sürekli onaylıyor gözükmek gerekli değil, hatta bundan kaçınmalıyız, burada denge kurmaktan söz ediyorum), söylenen son sözü kısaca tekrarlamalar, ‘hmm’ veya ‘ee’ gibi sesler, uygun anlarda yüzümüzde beliren gülümsemeler… Bize aktarılanları anlamamıza engel oluyorsa elbette araya girip soru sormalıyız ancak çok gerekli değilse önce karşımızdakinin sözlerini bitirmesini beklememiz önemli.
Ve sessizlik… Ne kadar korkuyoruz değil mi konuşmalar arasında beliriveren sessizliklerden? Oysa diyalogları derinleştiren ta kendisi. O sessizliklerde hissedebiliyoruz karşımızdakinin enerjisini, o sessizlikler bağlıyor bizi birbirimize. Bu yüzden sessizliğe alan açmak da çok değerli.
İlişkilerimizde gerçek bir bağ kurmak, gerçek iletişimi deneyimlemek istiyorsak, bence en önemlisi yargılamamak. Karşımızdaki kişiyi veya anlattıklarını her şeyden önce yargılamıyor olmalıyız ki, kendimizi ona tam anlamıyla açabilelim. Yoksa isterseniz tüm bu teknikleri harfiyen yapın, siz içinizde yargılar barındırdıktan sonra bir anlamı yok. Dilerim bahsettiklerim sizde en azından bir ışık yakar ve çok daha derinden iletişim kurabiliriz birbirimizle.
Dikkat - Online danışmanlık hizmeti, herkese uygun bir hizmet değildir.
İntihar veya kendine zarar vermek gibi düşüncelere sahipseniz, sitedeki hizmetler size uygun olmayabilir.
Bu durumdaysanız aşağıdaki yardım numaraları ile iletişime geçmenizi tavsiye ederiz.
Acil Yardım Hattı: 112, Polis İmdat Hattı: 155, Aile İçi Yardım Hattı: 183, Uyuşturucu İle Mücadele Yardım Hattı: 191