Sessizleşen Aileler: Konuşamamak Bir Sorun mu?

sessizlesen-aileler-konusamamak-bir-sorun-mu

“Konuşmuyorsak, sorun yok mu demektir? Yoksa konuşmadığımız için mi bu kadar büyüdü her şey?”


Aile içi ilişkilerde sessizlik, çoğu zaman görmezden gelinen ama derin etkiler bırakan bir iletişim biçimidir. Sessizlik dışarıdan bakıldığında huzurlu bir ortamı yansıtıyor gibi görünse de, iç dünyada çoğunlukla kırgınlık, değersizlik ve kopuşun habercisidir. Günümüzde birçok aile sessizlik içinde yaşamakta; duygular, ihtiyaçlar ve hayal kırıklıkları ifade edilmeden birikmekte ve zamanla ilişkiler üzerinde ağır bir yük oluşturmaktadır.

Peki, aile içindeki bu sessizlik neden bu kadar yaygındır? Bunun yanıtı üç temel dinamikte gizlidir. İlki, bireylerin çocukluktan itibaren öğrendikleri "susma kültürü"dür. “Büyüklerin yanında konuşulmaz”, “aile meseleleri dışarıya anlatılmaz” gibi kalıplar, bireyin duygularını bastırmasına ve sessiz kalmasının daha güvenli olduğuna inanmasına yol açar. İkinci olarak, ilişkide yaşanan kırılmalar ve çözülmemiş çatışmalar bireyleri zamanla iletişimden uzaklaştırır. Kimi zaman da kişi karşısındakini korumak ya da daha fazla üzülmemek adına konuşmamayı tercih eder. Üçüncü neden ise duygusal tükenmişliktir. Sürekli fedakârlık yapmasına rağmen karşılık göremeyen birey, en sonunda "anlatmanın bir faydası yok" diyerek içine kapanır.

Susan Forward (1997), duygusal ihmalin de bir tür istismar olduğunu belirtir. Fiziksel olarak zarar vermese bile, kişinin duygusal ihtiyaçlarının görmezden gelinmesi, benlik saygısını zedeleyen, yalnızlık hissini artıran ve bireyi içe kapanmaya iten bir süreçtir. Sessizlik, bu ihmalin en yaygın dışavurum biçimidir. John Gottman (2011) ise ilişkilerde duygusal bağın korunabilmesi için çiftlerin birbirine ulaşabilir olması gerektiğini vurgular. Bu sadece fiziksel değil, duygusal bir ulaşılabilirliği de içerir. Bir başka deyişle, insanlar ancak karşılarında kendilerini duyacak, yargılamadan dinleyecek biri olduğunda konuşmak ister.

Psikoloji literatüründe sessizlik bir savunma mekanizması olarak da ele alınır. Birey, çatışmadan kaçınmak, yargılanmamak veya duygusal yükten korunmak için susar. Ancak bu sessizlik geçici değilse ve süreklilik arz ediyorsa, artık işlevsel olmaktan çıkar ve ilişkiyi zedelemeye başlar. Sessizlik, çözüm üretmez; sadece sorunların üzerini örter. Örtülen her sorun ise zamanla büyür, derinleşir ve bazen ilişkiyi tamamen çıkmaza sokar.

Peki, aile içindeki bu sessizlik nasıl aşılabilir? Öncelikle bireylerin iletişimde "ben dili" kullanmayı öğrenmesi gerekir. “Hiç benimle ilgilenmiyorsun” gibi yargı içeren cümleler yerine, “Yalnız hissettiğimde seninle yakınlaşmak istiyorum” gibi duygulara odaklanan ifadeler kullanılmalıdır. Bu tür ifadeler karşı tarafı savunmaya geçirmeden duygunun paylaşılmasını sağlar. Ayrıca, sessizlik yaşayan kişiye zaman tanımak ama bu sessizliğin kalıcı hale gelmesine izin vermemek de önemlidir. “Konuşmaya hazır olduğunda buradayım” gibi güven veren cümleler, bireyin tekrar iletişime geçmesini kolaylaştırır. Son olarak, aile içinde güvenli iletişim ortamının inşa edilmesi gerekir. Yargılanma korkusu ortadan kalktığında, bireyler duygularını çok daha rahat paylaşabilir.

Sessizlik bir sorun değil, bir belirtidir. O sessizlik kimi zaman bir kırgınlığı, kimi zaman görülme arzusu ya da sevgisizlik hissini anlatır. Bu nedenle aile içindeki sessizlik, sadece bir iletişim sorunu olarak değil, aynı zamanda duygusal bir ihtiyaç çağrısı olarak da okunmalıdır.

Sonuç olarak, aile içindeki sessizliğe kulak vermek, aslında duygulara ve ihtiyaçlara kulak vermektir. Duygular paylaşıldıkça, bağlar güçlenir; ihtiyaçlar konuşuldukça, anlaşılmak mümkün hale gelir. Çünkü bazen en çok susan, en çok anlaşılmak isteyen kişidir.




Kaynakça

Forward, S. (1997). Emotional Blackmail: When the People in Your Life Use Fear, Obligation, and Guilt to Manipulate You. Harper.

Gottman, J., & Silver, N. (2011). The Seven Principles for Making Marriage Work. Harmony Books.

Satir, V. (2001). İnsan Olmak. (Çev. T. Öztürk). Beyaz Yayınları.

Minuchin, S. (1974). Families and Family Therapy. Harvard University Press.

Bowen, M. (1978). Family Therapy in Clinical Practice. Jason Aronson.

Dikkat - Online danışmanlık hizmeti, herkese uygun bir hizmet değildir.
İntihar veya kendine zarar vermek gibi düşüncelere sahipseniz, sitedeki hizmetler size uygun olmayabilir.
Bu durumdaysanız aşağıdaki yardım numaraları ile iletişime geçmenizi tavsiye ederiz.

Acil Yardım Hattı: 112, Polis İmdat Hattı: 155, Aile İçi Yardım Hattı: 183, Uyuşturucu İle Mücadele Yardım Hattı: 191